Sayfalar

30 Haziran 2013 Pazar

Bel Fıtığı Nedenleri Bel Ağrısı ve Tedavi Yöntemleri

Bel ağrısı günümüzde en sık raslanılan sağlık problemlerinden birisidir. Bel omurganın en fazla yük taşıyan bölgesidir. Günlük yaşamda yük kaldırma, eğilme, dönme vb. aktivitelerden dolayı bel bölgesi kişi farkında olmadan pek çok kez travmaya maruz kalır.
Bel ağrısının birçok sebebi vardır. Bel ağrısının en yaygın sebebi kas-iskelet sistemi kaynaklıdır ve en sık mekanik nedenler baskındır. Diğer bozukluklar sıklıkla omurganın normal yapısında bulunan disk veya faset eklemlerle ilgilidir.
Bel ağrısı nedenler;
  1. Mekanik bel ağrısı: Fiziksel etkinliklerle çoğalıp, dinlenme ile azalan, genellikle vücudun fazla kullanılması, hasar alma ve şeklinin bozulması nedeniyle meydana gelen bel ağrılarını anlatan bir terimdir. Mekanik bel ağrısı genellikle bel bölgesi kasları, kas lifleri ve eklem bağlarının aşırı zorlanması ya da sinirsel gerginlikler nedeniyle gelişir. Genellikle omurganın alt bölümünü etkiler, ağrı kalça civarına yayılabilir. Şiddeti artıp azalabilir ve genelde kroniktir. Kötü duruş ve beli kötü kullanma; uzun süre aynı pozisyonda durma, yanlış hareketler kas ağrısı yapar, zaman içerisinde yıpranmalar kireçlenme, bel fıtığı gelişmesine neden olabilir. Ağır kaldırmak, düşme, spor aktiviteleri sonrası beli destekleyen kas veya bağların aşırı gerilmesi veya kopmasına bağlı oluşan kas spazmı, diğer bir terimle bel tutulması, akut bel ağrısına neden olur ve tedavi edildikten sonra tekrarlamayabilir.
Belde eğrilik (skolyoz), belde açıklık (spina bifida), bel omurunda fazlalık (lumbalizasyon), bel omurunda eksiklik (sakralizasyon) gibi doğuşsal yapısal bozukluklar da mekanik bel ağrısına neden olur.
  1. Bel fıtığı; Bel fıtığı, beldeki omur kemikleri arasında bulunan ve adeta bir amortisör gibi görev yapan bu disklerin fıtıklaşması sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Omurlar arasındaki disk, özel bir bağ dokusu organıdır ve omurganın dayanıklılığına, hareketliliğine ve zorlamalara karşı dirençli olmasına, omurgaya uygulanan şok şeklindeki darbelerin emilmesine ve kuvvetin çevre dokulara dengeli bir şekilde dağılmasına hizmet eder. Disklerin iç kısmında nükleus pulpozus denen jöle kıvamında yumuşak bir bölüm, bunun dışında anulus fibrozus adı verilen daha sert bir fibröz tabaka, omur kemiklerine bakan yüzlerde ise her iki tarafta son-plak olarak adlandırılan kıkırdak yapılar vardır. Dıştaki tabakanın anatomik bütünlüğünün bozularak içerideki yumuşak kısmın dışarıya doğru taşmasına fıtıklaşma denir. Bel fıtıkları bulging(taşma), protrüzyon, ektrüzyon ve sekestrasyon olmak üzere 4 evrede derecelendirilir. Fıtıklaşan yani dışarıya doğru taşan disk, taşma derecesine göre omurilik kanalı (spinal kanal) içinden veya kendisinin arka-yan tarafından geçmekte olan sinirleri sıkıştırır. Böylece bel ağrısı ile ilgili sinir boyunca bacakta ağrı, duyu kaybı, kuvvet kaybı gibi bulgularda eşlik edebilir. Ayrıca fıtıklaşmış diskten ortama salınan bazı kimyasal maddeler de sinir köklerini etkileyerek ağrıya neden olurlar. Vücut yaşlandıkça omurgalar arasındaki diskler esnekliğini ve şok emici özelliklerini kaybeder ve dejeneratif disk hastalığı dediğimiz yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak ortaya çıkabilir.
  2. Omurga kanalında daralma; Omurilik ve sinirlerin geçtiği omurga kanalının daralması ile oluşan bir hastalıktır. Kanaldaki bu darlık sinirlerin sıkışmasına neden olmaktadır. İleri derecede kanal darlığı olan hastalar yürümekle veya ayakta durmakla artan, oturmakla veya öne eğilmekle azalan her iki bacak ağrısından şikâyet ederler. İleri yaşlarda özellikle belli bir mesafe yürüyüşten sonra ortaya çıkan bacak ağrısı, uyuşma ve topallama ile kendini gösterir, dinlenmek ve öne eğilmekle geriler.
  3. Omurlarda kayma ve biçim bozuklukları; Omurların birbiri üzerinde kaydığı duruma spondilolistezis denir, bu durumda hareketle ağrı artar. Genelde omurganın alt bölümünde zamanla biçim bozukluğu ve omuriliğin içinde bulunduğu kanalın daralmasına neden olur.
  4. Kireçlenme (osteoartrit); Yaşın ilerlemesiyle kemik yapıda, bağlarda ve disklerde yıpranmadır. Vücudun doğal bir tepkisi olarak yıpranmış dokular kireçlenir. Oluşan yeni kemikçikler bağlar ve sinirlere bası yaparak ağrıya neden olur. Ayrıca kireçlenme beli hareketsiz kılar ve zaman içerisinde kas zayıflığına bağlı ağrı gelişir.
  5. Kemik erimesi (Osteoporoz); Kemik kırılganlığının arttığı bir hastalıktır. En fazla ağırlık binen omurlarda çökme kırıkları oluşur ve ağrıya neden olur.
  6. Romatizmal hastalıklar; Vücudun bağışıklık sisteminin kendi öz hücrelerine savaş açması sonucu gelişen hastalıklarda bel eklemlerinde oluşan inflamasyon ağrı ve tutukluğa neden olur. Ağrı dinlenmekle artar, hareketle azalır.
  7. Diğerleri; Gerginlik ve stres bel ağrısının kronikleşmesine neden olan en önemli nedendir. Ayrıcatumorler, enfeksiyonlar, karın içi organlara bağlı yansıyan ağrılar daha nadir görülenbel ağrısının diğer nedenleridir.

Kimler risk altındadır?
·         Hareketsiz iş ve yaşam düzeni olanlar
·         Ağır kaldırma, yanlış eğilme hareketlerini yapanlar
·         Uzun süre araç kullananlar (Şoförler, motorsiklet kullananlar)
·         Aşırı kilo, sigara ve alkol tüketenler
·         Duruş bozukluğu olanlar
·         Zayıf bel ve karın kasları olanlar
·         Hamileliğin son aylarında olanlar
·         Yüksek riskli sporlarla uğraşanlar (halter gibi)
·         Ruhsal ve duygusal gerginlik yaşayanlar

Bel ağrısı tanısı nasıl konulur?
İyi bir hikaye alma ve fizik muayene tanıda önemli bir basamaktır.

Tanıya yönelik incelemeler:
  1. Kan ve laboratuar incelemeleri; enfeksiyon, romatizma, kanser gibi hastalıkların teşhisinde kullanılır.
  2. Rontgen; kemik yapısını, doğusal kemik anomalileri, doğuşsal ya da sonradan oluşmuş eğrilikleri, omurga kaymasını, kireçlenmeyi, ileri düzeyde kemik erimesi hakkında bilgi verir.
  3. Bilgisayarlı Tomografi (BT); Bel fıtığı, spinal dar kanal teşhisinde eklem ve kemik yapı hakkında bilgi veriri.
  4. Magnetik Resonans Görüntüleme (MRI); Yumuşak doku hakkında da bilgi veren günümüzde en duyarlı ve güvenilir olarak kullanılan görüntüleme tekniğidir.
  5. Elektromyelografi (EMG); sinir ve kas iletimlerini incelenerek ayırıcı tanıda ve fıtığın etkisini incelemede yardımcı olur.
  6. Kemik taraması (sintigrafi); Omurga tumorleri ve enfeksiyonların tanısında yardımcı olur.
  7. Kemik Yoğunluğu Ölçümü; kemik erimesinin ve düzeyinin saptanmasında kullanılır.

Bel ağrısında tedavi ilkeleri:
  1. Konservatif tedavi yöntemleri;
·         Yatak tedavisi: akut bel ağrılarında 2-3 günlük istirahat, siyatik ağrılarında 7 gün istirahat yeterli olup, 1 haftadan daha uzun süreli istirahatin eklemlerde hareket azalmasına, yumuşak dokularda kısalmalara kas gücünde azalmalara neden olmaktadır.
·         İlaç tedavisi: Ağrı kesiciler, anti-inflamatuar ilaçlar, kas gevşeticiler, gerekirse aksiyete giderici ilaçlar ve kortizon kullanılabilir. Amaç ağrıyı azaltmak, fiziksel fonksiyonu arttırmak, ağrı ve diğer nedenlere bağlı olan uyku bozukluğunu düzeltmek, ağrıya bağlı anksiete ve gerginliği azaltmak.
·         Fizik tedavi: Derin ve yüzeyel sıcak uygulamaları, elektroterapi, traksiyon, egzersiz, gerekli bazı durumlarda korselemelerdir. Akut dönemde buz uygulaması uygun olabilir. Korse kullanımı kısa süreli olmalıdır. Uzun süreli kullanım bel ve karın kaslarında zayıflığa ve daha sonra daha kolay incinmelere neden olur. Egzersiz tedavisinin ana amacı karın ve bel kaslarını güçlendirerek doğal korse oluşturulmasıdır. Egzersiz hastalığa uygun olacak şekilde uzman doktor tarafından düzenlenmelidir.
·         Hasta eğitimi: temel amaç bel ağrısının tekrarlamasını önlemektir.
1. Hareket edin ve egzersiz yapın,
  1. Ağır yük kaldırmayın, şayet ağır yük kaldırmak gerekli ise birisinden yardım isteyin,
  2. Ağır nesneleri kaldırıken belinizi dik tutun ve yükü vücuda yakın taşıyın,
  3. Yerden herhangi hafif bir eşyayı bile mutlaka dizlerinizden çömelerek ve bacaklarınızdan güç alarak kaldırın, yükü kaldırırken belinizi ve sırtınızı öne, sağa veya sola bükmeyin.
  4. Nesneleri kaldırırken ve indirirken karın kaslarınızı sıkıştırın (kasın).
  5. Ayakta uzun süre durmaktan kaçının. Eğer işiniz için ayakta durmak zorundaysanız veya uzun süreli aynı pozisyonda yapılan ütü, yemek yapma gibi işlerde bir ayağınızın altına küçük bir basamak koyunuz ve sık olarak ayak değiştirin.
  6. Oturarak çalışıyorsanız -bilgisayar kullanırken vb.- kullanılan sandalyenin yüksek, sert ve ayarlanabilir bir arkalığı olmasına özen gösterin. Sandalyenin arkalığı, beli ve sırtı gerekirse yastık ile desteklemelidir. Dik pozisyonda oturmalı, sırt arkaya tam olarak yaslanmalıdır.
  7. Yatarken yan yatın, bacaklar arasına yastık koyun ve bacaklarınız bükün
  8. Yüzme ve yürüyüş gibi sporlar yapın
  9. Bel kasları için her gün güçlendirme egzersizleri yapın
  10. Sigara içmeyin, aşırı kahve, çay vb. içecekleri tüketmeyin
  11. Kilo verin, gevşemeyi öğrenin,(yoga, masaj vb gibi)

 Cerrahi tedavi;
Konservatif tedavi ile iyileşemeyen ağrı, tam taşmış fıtığın sinirlere baskı yaparak bacaklarda ilerleyen tarzda güçsüzlüğe neden olduğu durumlar ve mesane ve bağırsak kontrol kaybına neden olan durumda cerrahiye başvurulmalıdır. Çekilen MR ile fıtığın dereceside ameliyat kararında etkilidir fakat her fıtık ameliyat gerektirmemektedir. Tumor, abse gibi bazı durumlarda cerrahi müdahale gerektirmektedir.

Boyun Fıtığı Nedenleri ve Tedavisi

Boyun ağrıları toplumda en sık rastlanan ağrılardan biridir. Toplumda insanların 3te 2 si hayatlarının bir döneminde boyun ağrısından şikâyet etmektedir. Bu kadar sık rastlanan bir şikayet olmasına rağmen çoğunlukla boyun ağrıları ciddiye alınmaz ve göz ardı edilir.
Boyun ağrılarının en sık sebebi boyun fıtığıdır. Boyun fıtıkları boyun omuları arasında yastık işlevi yapan disklerin boyun sinirlerine bası yapması sonucu oluşur. Sinir köklerinin sıkışması sonucu oluşan bu ağrıya radiküler ağrı denir. Her boyun ağrısının boyun fıtığının belirtisi olmadığını bilmek gerekir.  Boyun ağrıları bu bölgedeki kasların aşırı zorlanması, boyun bölgesindeki enfeksiyonlar, boyundaki lenf nodlarının şişmesi, kemik iltihapları, fibromyalji gibi kas hastalıkları ya da romatizmal hastalıklar sonucu da oluşabilir.
Boyun ağrılarının tedavisinde ağrının asıl nedeni tespit edilmeli ve ağrıya neden olan hastalığa yönelik tedavi uygulanmalıdır. Ağrı kesicileri, fizik tedavi egzersizleri, boyunluk kullanımı, cerrahi yaklaşımlar kas ve iskelet sistemi rahatsızlıklarında tedavi unsurlarının oluştururken; damar rahatsızlıklarında, enfeksiyonlarda, boyun bölgesini tutan tümörlerde hastalıklara başka açılardan yaklaşılarak tedavi uygulanmaktadır.
Bu aşamada bilinmesi gereken en önemli nokta boyun bölgesindeki ağrıların ciddi nedenleri olabileceği ve geç kalınmadan bir doktora başvurulması gerektiğidir.

Boyun Fıtıkları
Boyun fıtığı en sık boyun ağrısı ile belirti verir. Ancak bu ağrıya kollara yayılan ağrı, güçsüzlük ve uyuşukluk hissi eşlik etmelidir. Bu şikayetleri olan hastaların beyin cerrahisi, fizik tedavi ve rehabilitasyon ya da ortopedi bölümlerine baş vurması gereklidir.
Boyun fıtıkları boyun omurları arasında yer alan disklerin fıtıklaşarak boyundaki sinir köklerine bası yapması sonucu oluşur. Yukarı seviyelerde oluşan fıtıklarda şikâyetler omuzlarda olurken alt seviyelerde oluşan fıtıklarda şikâyetler kollarda ya da ellerde oluşmaktadır.
Boyun fıtıklarının teşhisinde iyi bir anamnez(hastalığın öyküsü)  alınması ve uygun muayenenin yapılması gerekmektedir. Bunlardan sonra boyun grafileri, MRG (Manyetik Resonans Görüntüleme), EMG (Elektro-Myo-Grafi) gibi yöntemler boyun fıtığının tanısında kullanılmaktadır.
Boyun fıtığı tespit edilen hastalarda tedavi yöntemleri hastalığın şiddetine göre değişmektedir. Ağrı kesiciler ve kas gevşeticiler çoğu durumda yeterli olurken bazı hastalar fizik tedavi egzersizlerinden yarar görebilirler.
Bu tedaviler yetersiz kaldığında cerrahi gerekli olabilir. Boyun fıtıklarının cerrahisinde sinirlere bası yapan fıtıklaşmış diskler temizlenmekte ve yerine titanyumdan oluşan bir disk yerleştirilmektedir. Ameliyat 45 – 60 dk kadar sürmektedir. Operasyondan 2 saat sonra hastalar ayağa kalkabilir ve 1 hafta içinde işlerine dönebilirler. Ameliyat sonrası 6 hafta kadar boyunluk kullanılması gerekmektedir. Boyun fıtıklarında cerrahi uygulanacak hastalar mutlaka bir beyin cerrahına danışarak en uygun şekilde tedavi edilmelidir.

Beyin Tümörü Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Beyin tümörleri, kafatası içerisinde büyüyerek beyin üzerine baskı yaparlar. Bulundukları bölgeye ve baskı altında tuttukları beyin alanına göre belirtiler verirler. Ancak kafa içinde yer kaplayan bütün vakalarda olduğu gibi öncelikle kafa içi basıncın artmasına bağlı belirtileri gösterirler. Tümör karakterine göre  düzensiz veya düzenli  bir şekilde büyümeye devam eder ve genişleme, büyüme imkânı olmayan kafatası içerisinde beyin üzerine baskı yapmaya başlar.
Tümör kötü huylu olduğu taktirde vücutta başka türlü hastalıklara da yol açabilir.Tümör ameliyat ile alınacağı gibi eğer iyi huyluysa da beyin cerrahının takibinde kalabilir veya ışın tedavisi ile büyümesi engellenmeye çalışılabilir.
Beyin tümörleri hiçbir bulgu vermeden tesadüfen de tespit edilebilir, bu tip tümörler genellikle iyi huylu olup günümüzde beyin mr ı çekilmesi gerekçesi olmayan durumlarda tespit edilebilir.
Bazı beyin tümörleri yerleşimi, boyutu ve huyuna göre bulgu vererek de karşımıza çıkabilir. Beyin tümörü bulgularının bazıları:
Baş ağrısı
Epilepsi benzeri bayılmalar
Vücudun bazı bölgelerinde kısmi felçler
Şiddetli kusmalar
Bazı fiziksel yeteneklerimizin kaybı
Kişilik bozukluklarıdır
Beyin tümörleri genellikle iyi huylu ve kötü huylu olarak karşımıza çıkarlar. Bir tümörün de iyi huylu veya kötü huylu olup olmadığını patolojik tanı denilen normal olmayan dokunun bazı özel boyama ve üretme teknikleri ile mikroskop ile incelenmesi ile konulur. Ancak beyin görüntüleme yöntemleri  (beyin MR’ı, tomografi , spektroskopi ) ile bir dokunun davranışı iyi veya kötü huylu olup olmadığı köken aldığı bölgeye bakılarak tahmin edilebilir.
İyi huylu tümörlere örnek olarak beyin zarından köken alan meningiomlar verilebilir. Meningiomlar genellikle çok yavaş büyüyen beyin tümörleridir ve başka bir organa yayılma özellikleri yoktur. Boyutları küçük, beynin derin yerleşiminde olan meningiomlar eger hasta için şikâyet yaratmıyorsa beyin cerrahı tarafından takipte tutulur.
Kötü huylu tümörlere ise Glioblastome multiforme, anaplastik astrositom, astrositom gibi örnekler verilebilir. Bu tümörlerin hepsinin tanısı patoloji denilen normal olmayan dokunun özel boyalar ve mikroskop ile incelenmesi ile konulmalıdır. patolojik tanı normal olmayan dokudan cerrahi yöntemler ile örnek almak veya tamamını çıkartmak ile konulur.  Patolojik tanı konulduktan sonra her biri kendi içerisinde tedaviye farklı yanıt veren tümörlere farklı şekillerde yaklaşılır. Bazı tümörler kemoterapi ve ışın tedavisine çok uzun bir süre üremeyerek yanıt verirken yüksek dereceli beyin dokusundan köken almış tümörler bu tedavi yöntemlerine yanıt veremeyebilir. Günümüzde halen birçok tıp merkezinde kötü huylu tümörlere yönelik tedavi yöntemleri ileri düzeyde araştırılmaktadır.
Beyin tümörünün alınışı ameliyatı , beyin tümörünün çıkartılması şu şekilde gerçekleşmektedir:


Beyin Kanaması Teşhisi ve Tedavi Yöntemleri

Beyin kanaması, zannedilenin aksine bir değil pek çok farklı sebepten dolayı ortaya çıkabilen oldukça karmaşık bir hastalık. Genel olarak beynin zarları arasında, beyin içerisinde veya kafatası ile saçlı deri arasındaki kanamaların tümüne birden beyin kanamaları deniyor. Bunların bazıları tedaviye ihtiyaç gösterirken bazıları hiçbir tedavi gerektirmiyor.

Beyin kanamalarının en fazla, travmaya uğramış olgularda görülür.Özellikle trafik kazası, düşme gibi travmalardan sonra beyin kanamalarının görülebildiğini söylüyor. Travmadan sonrası cilt altında oluşan kanamalar, özellikle çocuklarda çok önemli. Çünkü bunlar herhangi bir şekilde tedaviye ihtiyaç göstermese bile, çocuğun kan miktarı az olduğu için, cilt altıyla kafatası arasında biriken kanama çocukta kansızlığa neden olabiliyor. O yüzden bu kanamanın miktarının mutlaka saptanıp çocuğa kan takviye edilmesi gerekiyor.

Epidural kanama: Beyin kanaması türlerinden bir diğeri, beynin en dış zarıyla kafatası kemiği arasında oluşan kanamalar. Bunlara, duvarın (beynin en dış zarı) dışındaki kanamalar veya diğer bir değişiyle epidural kanamalar deniyor. Bunlar, kemiğin kırılmasıyla, kemiğin içerisinden geçen damarların yırtılmasıyla ya da kemiğin kendi içinin kanamasıyla biriken kanamalardan oluşuyor.Bu tür hastalarda cerrahi müdahale açısından çok hızlı davranmak gerekir. “Özellikle, kaza geçirdikten sonra belirli bir dönem uyanık kalıp da daha sonra şuur kapanan hastaları muayene ederek, beyin zarıyla kemik arasındaki kanamanın varlığını saptadıktan hemen sonra acilen ameliyata almamız gerekiyor. Almadığınız takdirde ölümle, sakatlıkla ya da bir tarafın felciyle karşılaşmak mümkün. Acil servisten gelebilecek böyle bir hastayı, 10-15 dakika içerisinde ameliyathanede ameliyata başlar hale gelebilmeyi gerektiren bir vaka olarak kabul etmek lazım.”

Subdural kanama: Bir başka kanama türü olan subdural kanamalar ise beynin en dış zarıyla (dura) beynin ortadaki zarı arasında oluşuyor. Bu tür kanamalar da yine darbelerle olabildiği gibi, çok alkol almış kişilerin sarhoşluk sırasında kafasını nereye ve nasıl vurduğunu bilmediği için ufak travmaların ve darbelerin neticesinde uzun dönemli kanamalar şeklinde de kendini gösterebiliyor. Bu tür baskılara karşı beynin bir toleransı vardır.Bu tolerans beynin plastisitesi ve elastisitesinden kaynaklanır.Beyin toleransını kaybettiği ya da sınırına geldiği anda reaksiyon verir hale gelir. Bu durumda hastanın nörolojik tablosunda bir değişiklik olur. Önemli olan bu plastisiteyi ve elastisiteyi aşmadan ve geriye dönüşü olmayan durumlar oluşmadan önce problemi ortadan kaldırabilmek.

Bebek sallama sendromu: Bir başka kanama türü de beynin son, orta ve alt zarı arasında, su miktarının olması gereken yerden başka bir bölüme geçmesinin verdiği baskıyla ortaya çıkan su toplanması nedeniyle oluşan ve buna eşlik eden kanamalar. Bu durumda problem, su toplanmasının içerisine ufak kan sızması şeklinde görülebiliyor. Özellikle ülkemizde, annelerin gelenekler ve yanlış bilgiler sonucunda küçük çocuklarını uyutmak için ayağında ya da bir örtü yardımıyla elle oluşturulan salıncakta hızla sallanması bebek sallama sendromu denen ciddi bir hasara yol açabiliyor. Bu gibi durumlarda beyin zarlarının yırtılması, beyinle kafatası kemikleri arasında veya beynin en son zarı arasındaki askı toplardamarları dediğimiz bölümlerin yırtılması sonucunda kanamalar oluşabilir.

Subaraknoid kanama: Beyin kanamalarının en önemlisi, vücuttaki bütün damarların korunması için, beyin omurilik sıvısının gezdiği zarların arasında bulunan bölümde seyredeni. Burası damarların herhangi bir şekilde sıkıştırılmamasını, bükülmemesini sağlayan bir mekanizma aslında. Beyin omurilik sıvısı içerisine bir kanamanın sızması, subaraknoid kanama denilen ve özellikle damarsal problemlerin olduğu hastalarda görülen durum. Eğer damarda damar sertliğine, tansiyonun artımına, yumaklaşmanın, balonlaşmanın veya damardaki diğer başka anomalilere bağlı olan bir kanama oluşursa, kanamanın ilk ortaya çıktığı nokta bu su sistemi oluyor. Ani bir sızma ile çok şiddetli baş ağrısı oluşuyor. Beyin omurilik sıvısı, beyinden omuriliğe kadar gittiği için, bu sızmanın neticesinde beyin basıncını artıyor ve ense sertliği meydana geliyor. Böyle bir beyin kanaması, damardaki balonlaşmanın ani patlamasıyla kişinin birden yere düşüp bayılmasına, çok şiddetli ve gelip geçici bir baş ağrısına sebep olabileceği gibi hastayı komaya sokar bir duruma kadar getirebiliyor.

Anormal damarlaşmalar: Beyinde kanama yapan bir başka sebep de anormal damarlaşmalar. Damarsal yumaklaşma denilen atardamarların ya da toplardamarların yumaklaşması veya bir, iki atar damarla beslenip bir iki toplar damarla kendisini boşaltan, görüntü olarak böğürtlene benzeyen bazı damarsal anomalilerin olduğu durumlarda da beyin kanamaları meydana geliyor. Bu damarsal durumların bazılarının doğumsal, bazılarının sonradan geliştiği varsayımları bulunuyor. Beynimizde, kalpten gelen kanı alan, iki adet önde iki adet arkada yer alan atar damarlardan oluşan büyük bir damar sistemi var. Bu damarlar dallanarak, birbirleriyle birleşerek beynin içerisinde bir poligon yapıp, her tarafı besliyorlar. Bu sistem içerisinde, atardamarla toplardamar arasında olması gereken ince yapıdaki damarların doğumsal yokluğu, atardamarın basınçla kanı aniden toplar damara geçirmesine ve damarlarda şişmeler oluşmasına neden olabiliyor. Anormal ağlaşma denen bu durum, beynin normalde belli bir yere gitmesi gereken kanı başka bir yere sevk etmesine sebep olduğu için çalma sendromlarına sebep oluyor. Yani bir tarafa hiç kan gitmiyor veya az gidiyor ve oraya gitmesi gereken kan başka bir tarafa gidiyor.

Tanı yöntemleri

Beyin damarları hastalıklarında, bazı şikayetlerin uzun süre ve belli aralıklarla devamlılığı söz konusu olduğunda tanı programları uygulanıyor. Tetkik yöntemleri kendi içinde belirli bir sıralama izliyor. Örneğin bir hastada baş ağrısı periyodik olarak devam ediyor ve belirli bir bölgede oluyorsa, bu hasta için en basitinden başlayıp daha komplike olanına kadar giden geniş bir tetkik yelpazesi bulunuyor. Tanı yöntemleri olarak, belden beyin omurilik sıvısı alınması, beyin damarlarını görüntüleme metotlarından MR ya da bilgisayar tomografik görüntüleme sistemi kullanılıyor. Çok ufak olan milimetrik boyuttaki damarsal problemler MR ya da bilgisayar tomografide görünmese bile, büyüyüp gerçekten soruna neden olabilecek diğer damarsal anomalileri bu tetkiklerle görmek mümkün. Hastanın kolundaki bir toplardamardan verilen kontrast maddeyle yapılan tetkiklerde bilgisayarın görüntüleme sistemiyle kafanın içerisindeki bütün arteriyel ve venöz damarsal sistemi görmek mümkün. Bilgisayar tomografi beyindeki bütün damarların sağlıklı olup olmadığını tıbbi anlamda kalptekiyle eşdeğer olarak ortaya koyabiliyor. En ileri tetkiklerden biri de dijital substruction anjiyografi (DSA) dir.DSA, kalp anjiyosu yapar gibi beyindeki damarların patolojisini görme imkanı veren bir teknik. Ama ondan önce MR anjiyo, MR venografi gibi toplardamarların, atardamarların MR’da ve bilgisayar tomografide görülme imkanı sağlanması gerekiyor. Bu bazı hastalıkları engelleme imkanı verir.

Anormal damarlaşmaların tedavisi

Anormal damarlaşmaların tedavisi cerrahi yöntemlerle yapılıyor. Ancak ameliyatlardan sonra bu tür damarsal durumlar ortadan kaldırılsa da bazen daha önce tam kan gitmeyen yerde aşırı kanlanma sorunu yaşanabiliyor.

Beyindeki kan damarlarının ve beyin suyunun akımında fizik kanunlarının hepsi geçerlidir.Beyindeki damarsal yapılarda beyin bu akımı bazen normal yaparken, fazla kan geldiğinde damarları kasmak, az kan geldiğinde damarları açmak suretiyle gerekli olan kanı temin etmeye çalışıyor. Ancak damarsal bir anomali olduğu veya kişinin tansiyonu çok yükseldiği zaman beyin bu otoregülasyon işlemini tam yapamıyor. Bu mekanizma işlemeyince de zayıf olan ya da damar sertliği olan bir yerden rahatlıkla kanama olabilir.

Ateroskleroza, damar sertliğine ya da damardaki anomalilere bağlı gelişen kanamalarda ise kanamaların zamanlaması, kanamanın yeri, damarın yeri veya kanamanın ne kadar devam ettiği çok önemli. Bu kanama bazen bir sızma sonrasında ortadan kalktığı gibi, bazen de çok aşırı miktarlarda olabiliyor. Aşırı kanama, su yollarını yırtıp beynin diğer su boşluklarında veya beynin kendi dokusu içerisinde de kanama yapabiliyor. Beynin içerisindeki bölgeye göre kanamanın tedavisi de farklılıklar yaratıyor. Örneğin derinde, az miktarda olan ancak hastanın bir tarafını felç edecek kadar çok ağır problemler yaratmış bir kanamanın cerrahiye ihtiyacı olmuyor. Ancak hastada yarattığı problemler ömür boyu devam edip hiç iyileşmeyebiliyor. Bazı büyük kanamalara anında müdahale edilmesi ise hastada yerleşik problemlerin oluşmamasını sağlıyor. Hasta hızla normal durumuna dönebiliyor. Anormal damarlaşmaların bir kısmına müdahale edilirken bir kısmına edilemiyor. Büyük bir toplar damarın varis gibi bir yerde genişlemesi tedaviye ihtiyaç göstermiyor. Sara nöbetleri oluşturan, küçük böğürtlen gibi birkaç damarla beslenip birkaç damarla kendini boşaltan damarsal sorunlar ise mutlaka cerrahi tedavi gerektiriyor. Cerrahi yöntemin alternatifi olarak derinde, hayati bölgelerde, çıkartılmasında hastaya problemler yaratabilecek bölgelerde, küçük damarsal patolojilerde Gamma Knife kullanılıyor. Balonlaşma problemlerinde ise genellikle embolizasyon denilen radyolojik girişimlerle balonların içerisi kapatılıyor.

Örnek bir beyin kanaması ameliyatı şu şekilde gerçekleşmektedir.